Esintiler

Milliyetçilik zehirdir

Son günlerde bir tartışma sürüp gidiyor: “Ölürem Türkiyem”…

aslında ezgisi Kürt türküsüne aitmiş!

“Ankara’nın taşına bak” ezgisinin orjinali de Ermeni kökenliymiş.

 

Bir Ermeni ağıtıymış aslında! Bir Ermeni kilise ilahisi ilken, Kürtçe olarak bugünlere ulaşmış.

Şimdi bir kesim sıkıntılı, açıklamalar getirmeye  çalışıyor;

Bir kesim de mal bulmuş mağribi gibi atlıyor bunların üzerine.

Aslında ikisi de yanlış! Bu tartışma bu şekliyle yersiz!

Normal olan, şarkıların, türkülerin,

yemeklerin, içkilerin, kıyafetlerin,

tatların, renklerin, gelenek ve göreneklerin, yani kültürün

yan yana, iç içe yaşayan halklar, uluslar, kavimler arasında, özgürce birinden diğerine geçebilmesi değil mi?

“Katibim” kimin?

“Üsküdara gider iken” mısralarını ilk olarak kim söylemiş?

Türkler mi?

Yoksa Rumlar mı?

Ve böylesi de var:

Peki ya, bir Klezmer, yani Doğu Avrupa Yahudi müziği olarak bilinen şu parça? Mısırlıou Tanıdık geliyor mu?

Ama aynı parçayı Araplar da severek söylüyor, kendilerinin olduğunu söylüyorlar!

Belki bunun Rebetiko versiyonunu daha iyi tanıyacaksınız:

Ya da  Mısırlıou’nun sazlı verisyonu?

Anadolu’nun , Orta Doğu’nun halkları birbirlerine şarkılarını, türkülerini verdikleri için gurur duymalı.

Alanlar da, verenler de…

Çünkü, aslında kimin kimden aldığı, kimin kime verdiği artık belli bile değil. Kaldı ki, önemli de değil!

Önemli olan bu ortak değerlerin halklar arasında birbirlerine karşı üstünlük kurabilmek için kullanılmaması.

Çünkü milliyetçilik zehirler!

Bir ırkın bir başka ırka karşı üstün olduğunu kanıtlama içgüdüsü insanların gözünü gönlünü kör eder.

2000 yılında yayınlanan “Macar Tuırancıları” kitabımda, en “Türk” gibi görünen ideoloji olan “turancılığın”  bile Macarlar  tarafından “keşfedildiğini”, ardından da Türkler tarafından “ithal edildiğini” anlatmıştım.

Böyle bir ideoloji uğruna Türk ulusu kaç evladını yitirdi, bileniniz var mı? Enver Paşanın “turan rüyası” ve macerası Asya seferinde kaç vatan evladının hayatına mal oldu hatırlayanınız var mı?

Peki milliyetçilik uğruna? “Benim milletim senin milletinden üstündür” iddiasıyla, birbirini kırmak, birbirine üstünlük sağlamak için Anadolu halkları kaç evladını ölüme gönderdi?

Çetelesini tutan var mı?

Irkçılığın, nefret ve ölüm tohumlarının atılmasının, yeni kan davaları yaratmasının ötesinde ne faydası oldu? Kimin eline ne geçti?

Oysa bu toprakların mis kokulu rakısını, leziz kebabını, buz gibi ayranını, hayat iksiri  zeytinyağıyla yapılan mezelerini, tadı damakta kalan baklavasını, horonunu, halayını (farklı isimler verseler de) yaratan ve aynı tadı alan halkları, birlikte, barış içinde de yaşabilirlerdi,

eğer milliyetçilik zehri kanlarına girmemiş olsaydı!

Usta şairin ünlü mısrasında söylediği gibi “bir bahçeden bir bahçeye geçer gibi” kolayca bir kültürden bir kültüre geçerek bu topraklarda nefret yerine sevgi ve dayanışmayı da yeşertebilirlerdi

Fazla iyimser ve nahif mi buldunuz?

Varsın olsun!

Ben zamanın büyük tekerleğinin bu yönde döndüğünü biliyorum.

Çünkü insanoğlunun asıl tarihinin dünyada “milliyetçilik” zehrinin tükendiğinde başlayacağından adım gibi eminim.

One thought on “Milliyetçilik zehirdir

  1. Yüreğine sağlık Tarık; bu yazıyı okuduktan sonra kültürlerin belirli “ulus”ların tekelinde olmadığını düşünmek ve görmek mümkün, aynı “Ada sahilleri” gibi….

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s