İstanbul’a veda ederken sokağıma bir elveda yazısı yazmayı istiyordum. Eşimin işi için karşıya Avrupa Yakasına sık sık geçer olmuştum, biz Anadolu Yakasında oturuyoruz sırf bu sebeple bol bol vapur sefası sürdüm şu son haftalarda. Geçen hafta Ufuk jüri günü almaya çalışırken işi uzadı beni tek başıma eve yollarken ” Kadıköy’den palamut al ” diye çok zor bir görev verdi. Hiç tek başıma balık almamış olduğumun farkına o gün vardım. Cebimde iri bir palamut parası ile Kadıköy e indiğimde kendimi sahilde ki kitapçıda buluverdim. Kitapçıdan içeri girip kapıyı kapatırken hemen kapı arkasında bir kitap gördüm” İstanbul Sokakları” …Sanki o kitabı arıyormuşum gibi hemen aldım, hemen çıktım. Nereye gidiyordum diye düşününce, palamut parasının gittiğinin farkına vardım.
Yine de balıkçıların sokağına çıktım, tanesi üç liraya palamut görünce hemen alıverdim. Metroda hemen kitabımı açtım, İstanbul Sokaklarını okumaya başladım, burnumda da hiç hoş olmayan bir palamut kokusu…
Şakacı Sokak eşimin çocukluk sokağı, şimdi oturduğumuz evimizin üst mahallesinde.
Ve kitabın 298. sayfasında Tarık Demirkan’ın Şakacı Sokak’ ını okuyorum.” Çınaraltı kahvesinden minibüs caddesine kadar uzanan bu sokak otuz yıl önce köydü, aşağı köy, yukarı köy diye anılırdı. Bugün iki cami duruyor bu sokakta, biri minik mütavazi bir taş bina , yirmi metrelik alçakgönüllü minaresi ile bugün artık çevredeki apartmanların arasından neredeyse gökyüzünü görmüyor. Oysa otuz yıl öncesinde bu minareden baktığınızda Ayasofya’yı görebilirdiniz. Bu küçük camiyi gölgesinde görünmez kılan ikinci cami ise adında bile “modern” sıfatını taşıyan ve halk arasında ” füze cami” diye anılan bir ibadet yeri. Görkemli mimarisinin eğilimleri bir camiden çok onu bir uzay aracı gibi betimliyor; her an harekete hazır olan ve bir cuma namazının ardından cemaatiyle birlikte göğe yükselecek bir uzay aracı gibi…Sokağın eski adı “Tekke Sokak” mış, devlet memurları Tekke Sokakta gezinirken sokağın adını değiştireceğiz dediklerinde çocuklar gülerek” şakacı amcalar mısınız” dediklerinde memur amcaların aklına ” Şakacı” gelmiş…”
Sokağın bir tarihi vardı ve yıllar sonra metroda, palamut yolunda öğrenecektim…
Şakacı Sokak sırf eşimin çocukluk sokağı diye eşimin hatıraları ile dolu diye yeri ayrıdır! Ve sık sık Şakacı sokakta gezinmeye çıkarım, dünü ile bugünü aynı olamayan yalıncı sokak gibi gelir bana…
On beş yıl önce “Bizimkiler ” dizisi bu Şakacı Sokakta çekilirdi, her gün Sabri Bey’i balkonundan görürdük.
Kasabı, bakkalı,balıkçısı, kırtasiyecisi ile bahçeli evlerin hepsi on beş yıl öncesinden yıkılmaya başlamıştı, her yer şantiyeydi, şimdi yine yıkılıyor bu sefer yeni siteler, yeni alışveriş merkezleri yapılıyor. Şakacı sokakta açılan bir avm Avrupanın en iyisi ödülünü aldı, iki adımlık boş yerlere otuz katlı siteler dikmeyi başarmak ta ödülü hak ediyor ama artık Şakacı Sokakta artık yürünmüyor…
Kendi çocukluk sokaklarım canlandı, kendi sokaklarımı yazmalıyım diye eve geldiğimde, korka korka palamudu fırına verdim, çok şükür zehirlenmedik…
(Ayşe’nin kozası, 17 Kasım 2014)