Esintiler

Takım kaptanı olmak…

Güzel bir futbol maçı izlemek için ekranlarının başına oturan milyonlarca insanın ruhunu donduran, bir daha unutulmamak üzere beyinlere kazınan o an üzerine daha çok konuşulacak, yazılacak elbet!

Danimarka-Finlandiya maçının 43. dakikasından bahsediyorum, Danimarka takımının yıldız oyuncusu Cristian Eriksen’in birden yere düşüp, gözleri açık hareketsiz kaldığı anlar, sadece sahadaki futbolcular ve stattaki taraftarlar için değil, o anlara tanık olan herkes için asla unutulmayacak on beş dakikanın başlangıcıydı.

Yerde cansız yatan bir futbolcu vardı, ve o an artık futbol önemini yitirmişti! Önce takım arkadaşlarının, sonra sağlık görevlilerinin, sonra ilk yardım görevlilerinin, ve ekipmanlarıyla birlikte kalp masajı uygulayan doktorların “geri getirmeye” çalıştıkları kişi artık bir sporcu değil, hayatı için çırpınılan bir insandı.

Takım arkadaşlarının yaşlı gözlerindeki panik,  saha kıyısına koşup gelen sırtında Eriksen forması taşına eşinin içine düştüğü dehşet, tribünlerdeki derin sessizlik çok kötü gelişmelerin habercisiydi.

Acaba doktorlar artık kalbinin durduğu anlaşılan 29 yaşındaki futbolcuyu geri getirebilecekler miydi?  

Futbol müsabakasının heyecanı artık yerini sözün gerçek anlamıyla bir “ölüm kalım” mücadelesine bırakmıştı! Statta binlerce, ekran başında on milyonlarca seyirci çimlerin üzerinde cansız yatan bir insanın hayata tutunuşunu görmek istiyordu! Artık tek amaç buydu!

Naklen yayın böyle bir şey işte: sadece başarının, unutulmaz zaferlerin, kuşaklar boyunca anlatılacak galibiyetlerin değil, yenilgilerin, hatta kişisel trajedilerin de birlikte yaşanan bir “kolektif anı” olmasını sağlıyor. Naklen yayın hiçbir şeyle kıyaslanamayacak gücünü buradan alıyor.

Ancak dünkü trajedinin kahramanları arasında biri daha var ki, o da asla unutulmayacak: Danimarka futbol takımı kaptanı Simon Kjaer. Takım arkadaşının yere düşmesiyle birlikte hemen yanına koşan, çok kritik acil müdahaleyle yerde nefessiz yatan futbolcunun dilini çekerek doktorlar gelinceye kadar nefes yollarının açık kalmasını sağlayan, panik içinde gözyaşlarıyla mücadele eden arkadaşlarını sarsan, görevlerini hatırlatan kaptan Kjaer!

Kaptan soğukkanlıydı! Milyonlarca insanın önünde can çekişen takım arkadaşı Eriksen’in bu mahrem anlarını kameralardan gizlemek için takımı, yerde yatan  arkadaşlarının etrafına baraj kurdurmaktan, saha kıyısında perişan bir durumda haber bekleyen Eriksen’in eşini teselli etmeye kadar pek çok şeyi düşündü ve yaptı!

Çünkü o bu takımın kaptanıydı!

Her takımın -ki illa da futbol takımı olması gerekmez-, her grubun, her birlikteliğin böyle bir kaptanı olmalı!

Sadece zaferlerin sonunda ilk olarak kupayı kaldırmak onuru değil kaptanı önemli kılan! Daha da önemlisi, dün gördüklerimiz: trajedi karşısında kendini kaybetmemek! Kendine emanet edilen takımı diri tutmak, görevlerini hatırlatmak! Kaptan olmayı hak etmek!

Takım olmanın ne demek olduğu hatırlattı kaptan!

İyi bir futbol takımı gol atarak, zafer kazanarak, kupa kaldırarak da kendini gösterir, bunlar da önemli elbet!

Ama takım olabilmenin bir başka boyutu daha var: dün olduğu gibi bir trajedide yaşananlar karşısında, kendiliğinden hayata geçirilen şeyler de belirliyor takım olabilmeyi.

Yani önden taktiksel olarak günlerce aylarca çalışılmış bir şekilde değil, anısızın ortaya çıkan beklenmedik bir olay karşısında takım olabiliyor mu, dik durabiliyor mu?

Danimarka takımı bu sınavı takım kaptanı Simon Kjaer ile geçti.

Kjaer kendinde kaptanlık liderlik, vasıflarının olduğunu düşünen herkese örnek olmalı!

Tarık Demirkan

13.06.2021

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s