On dokuz yıl geçmiş üzerinden!
Bir sabah programına onları canlı yayın konuğu olarak davet etmiştim.
“Yazar olanı” erkenden gelmiş, mayıs sabahının bahar kokulu coşkusunu, bir çırpıda stüdyonun hareketli ve kasvetli ortamına dolduruvermişti.
“Burada ne oturuyoruz, yayına kadar daha çok zamanımız var, kahve içelim” diye tutturmuştu, önce!
Kafe alt kattaydı ve aslında çok zamanımız da yoktu!
Ama çaresiz, gidecek ve acele edecektik.
Aşağıda, taze kavrulmuş, kokusu insanın içine işleyen kahveyle hazırlanan fincanını önüne çektiğinde de, çevredekilerin bakışlarına aldırmadan, sigara içilmesi yasak olan yerde bir de cigara tüttürmüştü.
Galiba öteki konuk, yani “fotoğrafçı olanı” da tam o an gelmişti.
Sanırım ters ters de bakmıştı dostuna.
“Aman sen de” demişti yazar olanı, “yasalar ve yasaklar tam da çiğnenmesi için konulmaz mı?”
“Bazen evet”, diye homurdanmıştı fotoğrafçı olanı, “ama burası televizyon, belki duman kameralara zarar verir”.
“Yazar olanı”, güleç yüzü, ışıldayan gözleri ve pırıl pırıl yaşam sevinciyle “konuşuyordu”.
“Fotoğrafçı olanı” ise bazen muzip, çoğu da aksi gözlerle bakıyor, çoğunlukla “susuyordu”, ama bu suskunluk hayatın tespitine yönelik bir konsantrasyondu.
Biri konuşmasıyla kelimelerin, diğeri bakışlarıyla karelerin, anların ustasıydı.
O sohbetin, o anların, o yayının ne kadar önemli olduğunun o zaman da bilincindeydim!
İki bilge Anadolu insanının söyledikleri ya da söylemedikleri, ama hissettirdikleri benliğimde derin yer etmişti.
Programın sonunda bana ortak kitaplarını imzalamışlardı.
Aydınlık Türkiye’nin iki önemli yüzüydüler.
Çetin Altan birkaç yıl önce aramızdan ayrıldı.
Bugün de Ara Güler!
Faniliğin yazgısı bu!
Doğum ve ölüm birbirinin izdüşümü! Biri diğerini var ediyor.
Önemli olan geriye ne kaldığı!
Birinin yazdığı, diğerinin fotoğrafladığı ortak kitapları “Al işte İstanbul” albümünün son sayfasının son satırları şöyle:
“Sonunda biz biteceğiz,
İstanbul hiç bitmeyecek”
Bu ülkenin gurur kaynağı bu aydınlık insanlar sanatlarıyla var ettikleri iyimserliklerini bize devredip gittiler.
Çetin Altan’ın hep dediği gibi: “enseyi karatmayın”
Hiç bitmeyecek!
Hiç bitmeyeceğiz!
Tarık Demirkan