
Değil “Muz Cumhuriyetinde”, “Kabile Devletinde” bile bu keyfilik yaşanmaz.
Bir yıldır, hakkında iddianame bile hazırlanmayan bir gazeteci “uluslararası pazarlıklar” sonucu serbest bırakılırken,
aynı gün diğer üç gazeteci ise müebbet hapse mahkum ediliyor.
“Teröre destek, darbeyi teşvik” suçlamasıyla.
Oysa herkes bilir ki, Altan Kardeşlerin hayatı teröre ve darbelere karşı olmakla geçmiştir.
Dünya görüşü ne olursa olsun, hayatlarında bir dönem otoriter iktidara destek vermiş de olsalar, gazetecilerin “ağırlaştırılmış müebbet hapse” mahkum olmasının XXI. yüzyılda adaletle değil, siyasetle ilişkisi olabilir.
Siyaset ise çıkarlar ve ideoloji üzerinde yükselen kaygan bir zemindir.
Güç de çekilen acı da “bugün bana, yarın sana”dır!
Hep söylüyoruz: Temel hak ve özgürlüklere, söz ve vicdan hürriyetine elini sürenler, er ya da geç bunun cezasını çekiyor.
Çünkü yaratılan haksızlıklar ve adaletsizlikler zinciri sonunda gelip o zinciri yaratanın ayağına dolanır!
Bundan kaçabilmeniz mümkün değil!
Gerçeği anlatanları, size itaat etmeyenleri hapse atabilirsiniz, ama gerçeğin kendisini değiştiremezsiniz!
Altan kardeşleri, Cumhuriyetin onurlu yazarlarını, insanların vicdanına seslenenleri “zindanlarla” susturmaya gücünüz bugün belki yeter , ama hakikate aç vicdanları dindiremez, hayatın akışını durduramazsınız!
Örnek istiyorsanız yakın dünya tarihine bakın!
Diktatörlerin kaderlerini tek tek inceleyin!
Zafer gibi görünen yükselişleri derin ve trajik sonla tamamlanmıştır hep.
Çünkü, evet diktatörler söz ve vicdan özgürlüğünü yok edebilirler,
insanları uydurma kanıtlarla, ya da hiç kanıt gösterme gereği duymadan on yıllarca hücrelerde çürütebilirler,
ancak hayatın coşkun akışını dizginleyemez, gerçekleri ilelebet susturamazlar!
Şimdi muhalefetin ihtiyacı olan tek şey “Barışçıl ama kararlı bir Cesarettir”.
Amaçları, ülkede insanları “sizden, bizden” diye bölmeden, eksiksiz 80 milyon için gerçek huzur sunmak olanlar artık hem parlamentoda ve hem de parlamento dışında ikircimsiz şunu söylemeliler:
“Yolsuzlukların, adaletsizliklerin,
savaş ve cinayetlerin,
ekonomideki, yargıdaki yıkımın,
velhasıl ülkedeki yangının tek tek hesabı sorulacak!”
Bu ülkeye barış ve huzur gelecek!
Sadece bu yıkıma neden olan siyasiler değil,
onların bir dediğini iki etmeyen korkak bürokratlar da hesap verecek!’
Ülkedeki muhalefet birleşebilmeli ve bugün bunu söyleyebilmeli!
Bu söylem kitleselleşebilmeli.
Çünkü, bugün güç zorbaların elinde, ama tarih, hayatın sonsuza kadar zorbadan yana dönmediğini kanıtlıyor.
Şimdi gerekli olan işte ” Haklıyız, ve gün gelecek, tüm zorbalıklarınız için hesap vereceksiniz” deme cesaretini gösterebilmekir!
Bugün söz cesarettir!
Ve cesaret bulaşıcıdır!
Tarık Demirkan
Tarık harika ifade etmişsin. Uzun zamandır okumayı arzu ettiğim net, kesin, haklı ve adil bir içerik ve dil. Kalemine sağlık.
BeğenBeğen