Kaçacak bir yerinizin olmadığını ben çok iyi biliyorum!
O çocukların o son bakışlarını hep içinizde taşıyacaksınız.
Sezen Aksu’yu dinliyorum.
Bir sözün bitişi gibi son bulan sevişleri,
Bir yaz güneşi gibi eriten terk edişleri,
Veda ederken bir aşk ateşi gibi sönen iç çekişleri
Haykırıyor!
“Aman aman, acı yüzler
Kurşun gibi izler
Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda”
Kaldı mı acaba?
Ya da hangimizin aklında kaldı o gözler?
Kaçımızın?
O “yarınlar” için bugünü bile yaşamadan giden çocuklar kimin aklında kaldı?
Ki o çocukların körpe karanfil misali hoyratça koparılması gelenek oldu bu ülkede!
Yoksul, güçsüz, çaresiz çocuklar!
Kimseye hesap verilmeden koparılıp savruluveren hayatlar!
Kimin aklında kaldı?
Hangimizin?
Kaçımızın?
Bir fotoğrafa bakıyorum.
Yemek yiyen, kadeh kaldıran arkadaş çevresi.
Tanıdığım insanlar.
Savrulan gençlik yıllarında bildiğim, tereddütsüz güvendiğim, sırt sırta verdiğim!
Bir zamanların gençleri.
Artık tarafsız olmakla gurur duyduklarını ilan ediyorlar.
Yirmili yaşların ateş fırtınalarında kavrulan yürekleri soğumuş.
Dün yoksuldan yana, ezilenden yana titreyen yüreğinize ne oldu da böyle sustunuz?
Peki, o bakışlar?
O çocukların o dayanılmaz bakışları?
Onlar ne olacak?
Yok hükmündeler mi artık?
Ölen öldüğüyle, öldüren öldürdüğüyle mi kalacak?
Oysa Sezen Aksu’nun ağıtı her zaman geçerli!
Beyazıt meydanı? Taksim? Ankara? Eskişehir?
O çocuklar, o çocukların son bakışları?
Onlar ne olacak?
Tarafsız kalınabilir mi?
Elinde güç olanın bu gücü hoyratça kullanması kabul edebilir mi?
Güce sahip olanın zulüm hakkının da olmasına boyun eğilebilir mi?
Kırbacı başkasının sırtında şaklatandan da, bu darbeleri etinde hissedenden de eşit uzaklıkta kalınabilir mi?
O bakışları “yok hükmünde” saydığınızın farkında mısınız?
Ama kendinizi kandırıyosunuz!
Kaçacak bir yerinizin olmadığını ben çok iyi biliyorum!
O çocukların o son bakışlarını hep içinizde taşıyacaksınız.
Aynalar hep sizi bekleyecek, unutmayın!
O aynaların derinliklerinden bir zamanlar var olan vicdanınız hep size bakacak!
Aynen o çocukların son bakışlarındaki o gözler gibi.
Sessizce, ama boyun eğmeden, ve itham ederek!
Tarık Demirkan
13.12.2017