Suudi Arabistan’ın El Kasım Eyaletini yönetenler herhalde dünya gündemini iyi izliyor olmalılar ki, Kadın Hakları konusunu ele alacak bir “Kadın Komisyonu” kurmuşlar.
BBC haberinde, bu güzel gelişmenin “üzücü” bir yanını da söylemeden geçemiyor.
Komisyonda 13 erkek varmış.
Kadınların sayısı ise “0”
Bu arada Suudilere haksızlık etmeyelim. Bir kısım kadınlar, yan salondan kapalı devre canlı video bağlantılı olarak kadın sorunlarını ele alan ve sırf erkeklerden oluşan komisyonun konuşmalarını izlemiş.
Bu haberi okuyunca, birkaç gün önce Trabzon’da “İstiklal marşımız Arapça okundu” haberi geldi aklıma.
Videosunu izlemiştim. Sinema salonuna benzer bir salonda başları bağlı küçük kızlar (galiba bir erkek çocuk da vardı aralarında) sahnede müsamere havasında İstiklal marşının dizelerini Arapça okuyorlardı.
Bir gazete olayı “skandal” diye veriyordu.
“Ne olur Arapça okunursa?” diye düşünmüştüm o haberi görünce. “Arapça da okunur başka dilden de, bu istiklal marşının değerini küçültmez”. Hala öyle düşünüyorum.
Yabancı diller, ve bunların arasında Arapça öğrenmek, bunu uygulamak, konuşmak elbette çocuklara yarar getirir.
Ama asıl mesele öğrendiğimiz dilin kültürünü, o ülkelerdeki uygulamaları da açık açık bilmek ve öğrenmekten geçiyor.
Kimseyi, hiç bir modeli baş tacı etmeden, gözü kapalı bir şeylerin peşine takılmadan.
Ucuz yandaşlık yapmadan.
Çünkü “kadınların sorunlarını erkekler çözer” bakışı, Suudilerdeki gibi kaba saba olmasa da batı ülkelerinde de yok değil.
BBC Suudi Arabistan’daki kadın komisyonuyla “dalga geçen” haberinde Amerika’nın muhafazakar başkanı Trump’ın “Yeni kürtaj düzenlemesini” imzalarlarkenki resmini de yayınlamış.
Kelli felli erkekler, yan yana oturmuş, kürtaj yasası çıkarıyorlar.
Kürtaj, evet erkekleri de ilgilendiriyor elbet, ama kabul edelim ki, öncelikle kadınları ilgilendiriyor.
Doğuracak olan da, hamileliği sona erdirme kararını verecek olan da onlar.
Kadın sevinci ve kederiyle daha derinden bu sorunun sahibi. Yani kürtaj elbette öncelikle “kadın hakkı”.
Sorunlara ayrıntılı bakabilen kuşaklar nasıl yetişir?
“…………. şaşırma, sabrımızı taşırma” kolaycılığına girmeden.
Mesela Hollanda bayrağını Fransa bayrağından ayırt edebilen 🙂
Olaylara ve olgulara eleştirel yaklaşabilen ve sonra da gelişmeleri analiz edebilen kuşaklar yetiştirmek olmalı asıl amaç.
Tabulara takılmadan, olumlu olumsuz önyargılar taşımadan.
Daha az “inanç” daha fazla “bilgi” ve bol miktarda “hoşgörü”.
Biliyorum, bu söylediklerim bugünün gündemi değil, ama ben iyimserim.
Bugün değilse yarın bu konuları da tartışacağız.
Hiçbir kış sonsuz değil, illa ki bahar da gelecek.
Tarık Demirkan
14.03.2017