Dünyanın en bilinen, en açık, en suçlayıcı bakışıydı bu!
İnsanın içine, ruhuna işleyen bu gözler bir Afgan kızına aitti.
National Geographic dergisi fotoğrafçısı Steve McCurry tarafından Pakistan’daki bir Afgan göçmen kampında çekilen bu fotoğraf Haziran 1985’de yayınlandı.
“Afghan girl” çok kısa bir süre içinde dünyada mültecilerin simgesi haline geldi.
Büyük devletlerin, “süper güçlerin” çekişmesinde ortada kalan, acı çeken, ezilen kırılgan insanların simgesi oldu.
O zaman adı bile bilinmeyen bu yeşil gözlü kızın insanoğlunun vicdanını itham eden bakışı o kadar derin etki bıraktı ki, Steve McCurry on yedi yıl boyunca bu adını bile bilmediği kızın izini sürdü.
Sonunda 2002 yılında Pakistan kamplarında kızı tanıyanlar onun Şarbat Gula olduğunu söylediler.
Memleketine dönmüştü.
Steve McCurry Afganistan’a gidip “Afgan kızı” buldu.
Evlenmişti, dört çocuğu olmuştu!
Beşinci çocuğunu doğururken kaybetmişti.
Afganistan’daki iç savaş, ve Pakistan’daki mültecilik, bu topraklarda “kadın olmanın” zulmüyle de bütünleşmiş, Şarbat Gula’nın ruhunda açılan çentikleri yüzünde de beliren gölgelere taşımıştı.
Ama Şarbat Gula’nın gözlerindeki itham yine aynı acımasız netlikteydi!
Aradan on dört yıl daha geçti.
Şarbat Gula bir kez daha dünya basınında haber oldu.
2016 yılının Ekim ayında Şarbat Gula Pakistan’a kaçak olarak girerken yakalandı, mahkeme önüne çıkarıldı.
Afganistan’da hayat koşullarının kalmadığını, yaşayabilmek için Pakistan’a geçmek zorunda kaldığını söylüyordu gazetecilere.
Bir zamanlar, gözlerini diktiği kişinin ruhunu koparıp söken bu bakışlarda artık bir yorgunluk görünüyordu.
Aradan geçen yıllar, bu kızın bakışlarındaki o büyük suçlamayı hafifletmemişti, ama o gözlerde artık aradan geçen otuz yılın biriktirdiği bir umutsuzluk da vardı.
Otuz yıldır bitmeyen sürgün ve göçebelik hayatı;
Dünyanın bir türlü üstesinden gelemediği “mültecilik” sorunu;
Suçsuz, ama bir o kadar çaresiz mülteci çocukların bitmek tükenmek bilmeyen acıları;
Aynı zaman diliminde hem tadına doyulmaz cenneti ve hem de acısı katmerli cehennemi yaşayan bu dünyanın anlaşılmazlığı Şerbet’in o unutulmaz gözlerine yerleşmişti.
Sorun dünyanın anlaşılmazlığında değildi elbette!
Sorun dünyayı bu kadar anlaşılmaz ve adaletsiz kılan insanlardaydı!’
Gözlerinizi bu gözlerden ayırmayın.
Dünya, “Afgan kızın” o derin bakışlarına aynı samimiyetle bakabilecek cesareti bulduğu zaman her şey çok farklı olacak.
Tarık Demirkan
26.10.2016