Diğer

Şimdi soğukkanlı olma vaktidir.

25674.jpgAkla hayale sığmayacak garip şeyler oldu Türkiye’de.

Meclis bombalandı, Saray’a ateş açıldı, İstanbul ve Ankara semalarında helikopterler ve savaş uçakları sortiler yaptı.

Bizim uçaklarımız, bizim askerlerimiz, bizim topraklarımızda sivil vatandaşlarımızı vurdu.

Roboski’de de yaşanmıştı, ancak şimdi İstanbul ve Ankara’nın göbeğinde yaşandı!

Hem de saatler boyunca!

Bunu bir Hollywood film senaryosu olarak önümüze koysalar, ve fikrimizi sorsalar “çok uçuk, hayattan kopuk, sinemalarda iş yapmaz” derdik.

Ama işte hayat her daim en uçuk fantezilerin bile ötesine geçebiliyor.

Peki, ama aslında ne oldu?

Kanımca etrafımızda uçuşan, önümüze konulan bilgi ve yorumlar henüz her şeyi anlayıp açıklayabilmek için yetersiz.

Bilgi kirlenmesinin yarattığı kargaşa içinde, yapabileceğimiz tek şey mantığı yardıma çağırmak ve akıl yürütmelerle ürkütücü sisin içinde yol bulmaya çalışmak.

Darbe girişiminden sonra ortalığa saçılan “haber kaosu” arasında genel kabul gören alternatif: darbenin gerisinde Fethullahçıların olduğu yolundadır.

Türkiye’de sağdan sola pek çok yerde itibar bulan eğilime göre, darbe FETÖ’nün eseridir ve onun gerisinde ise ABD vardır.

Evet, ABD tarafından da desteklenen Fethullahçıların devlet içinde ciddi bir yapılanma içinde oldukları gerçeği, pek çokları için şimdiye kadar da sır değildi.

Şaşırtan şey, onların devlet ve ordu içinde yapılanmaları değil, neden böylesine bir “siyasi intihar” hareketine giriştikleridir.

Gülen’in Erdoğan’la şimdiye kadarki sürtüşmeleri, olayı bir nevi kişisel kavga ve eski müttefikler arasında bir iktidar paylaşımı havasına büründürse de, tümüyle açıklamaya yetmiyor.

Merkezi ABD’de bulunan ve hep Washington desteği ile hareket eden Gülen hareketinin ABD’den habersiz böyle bir darbe girişiminde bulunamayacağı, sanırım herkes için ortadadır.

Peki, bu durumda gerçek neden nedir?

Genel kabul gören teze göre ana hedef, yeniden biçim verilmek istenen Orta Doğu ve buna uygun olarak tekrar formatlanması gereken Türkiye’dir.

Makul görünen açıklamalar ve veriler de olmasına rağmen ortada yanıtsız ciddi sorular da var.

Her şeyden önce, şunu sormak gerek:  bunun için gerçekten bir “darbe ve rejim değişikliği” gerekli miydi?

AKP döneminde, bazı sürtüşmeler ve önemli görünen bazı sorunlar yaşansa da sonunda hep ABD’nin istediği yönde ilerlemedi mi Türkiye?

Anlaşmazlıklar olsa da, Ankara çoğu kez “gizli kapaklı”,  Washington’dan habersiz bölgede “kaçak et kesmeye” çalışsa da bu sürtüşmeler asla net bir kapışmaya dönüşmedi.

Rusya ve İran’a karşı mesafeli duruş sağlandı.

Rusya’dan gelmesi planlanan boru hatları engellendi.

Suriye’de Türk hükümetine geri adım attırıldı.

Türkiye İslam Devleti’ne karşı açık mevzi aldı.

Suriye üzerinden geçmesi planlanan boru hattı projesi için çok önemli gelişmeler kaydedildi.

Ve İşte İsrail’le olan barış da sonunda tesis edildi.

Yani Amerika’nın planları doğrultusunda bölge sürekli yapılandı.

Farz edelim ki darbe başarılı oldu, yeni “kukla cunta” rejimden ne beklenecekti?

Hangi büyük adımı atacak, hangi büyük projeyi hayata geçirecekti?

Şu anda zaten rayında yürüyen projelerin dışında bir şey var mı?

Mantık, bize ABD’nin sadece rasyonel bir “getiri-götürü” hesabı yaparak bile böyle bir “darbe riskini” göze almayacağını işaret ediyor.

Elbette bunu şu an itibarıyla bilinen/tahmin edilen Orta Doğu planları çerçevesinde söylüyoruz. Bilmediğimiz bazı olguların ortaya çıkması yeni bir bakış açısı sağlayabilir.

Ve daha da önemlisi de şu: eğer ABD’nin yaşamsal çıkarları Türkiye’de bir darbe projesini hayata geçirmek olsaydı, bunu çok daha mükemmel bir organizasyonla yapabilirlerdi diye düşünüyorum.

Çünkü kabul edelim ki, bu darbe girişimi, gündeme geldiği andan itibaren başarısızlığa mahkûm gibi görünüyordu. En azından şu söylenebilir: başarı ihtimali çok düşüktü.

Türkiye Cumhuriyeti ordusunun komuta kademesinin, NATO bünyesinde Washington tarafından “çok yakından” izlenip bilindiği olgusunu sanırım burada ayrıca vurgulamak gerekmez.

Yani, eğer Washington Türkiye’de başarılı bir darbe isteseydi, buna ulaşırdı.  Sadece gülenci kadrolarla değil, ordu içinden başka desteklerle de bunu sağlardı.

Ancak mantık yürütmenin bu noktada karşımıza çıkardığı ciddi bir çelişki daha var, o da şu: peki ama madem ABD bu kadar etkili, bu durumda, böylesi bir darbeden haberdar olmaması düşünülebilir mi?

Bu soruya “hayır” yanıtı verilebilir kanısındayım.

Böylesi bir organizasyon elbette aylarca süren hazırlıkların, iletişimlerin, yazışma ve mesajlaşmaların bir sonucudur.

15 Temmuzda ortaya çıkan en acı sonuç: Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve ordusunun tüm kurumlarıyla “yolgeçen hanına” döndüğüdür.

Ortaya çıkan tabloya göre devlet içindeki yapılanmalar o kadar çeşitli ki, bir tarafta yaprak kımıldasa bundan anında karşı tarafın da haberinin olacağı ortada.

Yani soruya geri dönersek, tahminim: böylesi bir darbe girişiminin kimseye haber verilmeden, açık edilmeden hazırlanamayacağı yönündedir.

Hatta daha ileri gidersek, bence bu gelişmelerin sadece USA tarafından değil, mesela Rusya tarafından da bir şekilde önceden haber alındığı ihtimali gerçeğe yakındır.

Olup bitenlerin gerisinde yatan gerçek nedenlerin tüm boyutlarıyla henüz ortaya çıkmadığını düşünüyorum.

Kanımca Türkiye aydınları olarak genlerimize kadar işleyen şüpheciliği elden bırakmamalıyız.

Evet, ortaya atılan çok delil, bilgi, olgu vb var. Ama unutmayın ki, burası Türkiye. “Yüz yıl sürecek” denilen 28 Şubat on yıl bile sürmedi. Onun rövanşı olan ve son yılların en flaş davaları Balyoz ve Ergenekon vb. bile birkaç yılda sönüverdi.

Burası Türkiye! Önce ordu kurmayları yelkenleri suya indirdiler ve sonra da ordunun burnunu sürten projeler.

Şimdi belki de sıra henüz bilmediğimiz, görmediğimiz, kim tarafından piyasaya sürüldüğünü tahmin edemediğimiz yeni bir projede.

Yani demem o ki, şimdi soğukkanlılığı koruma, burnumuzun dibine sürülen “her varsayımı” hemen kabul etmeme ve aynı zamanda Parlamenter ve Demokratik bir Türkiye’nin çıkarları için küçük hesapları bir yana bırakma zamanıdır.

Ve unutmayalım, her zaman söylediğimiz gibi şeffaflık ve demokrasi her şeyin çaresidir!

Hükümetin kaygısının yerinde olduğunu düşünüyorum; sorun gerçekten ulusal güvenlik çerçevesinde ele alınmalı, geri planda var olan tüm bilgiler muhalefet partileriyle birlikte değerlendirilmelidir.

Yani hükümet tarafından atılan adımlar doğrudur, ama eksiktir.  Eğer hedef Türkiye’de parlamenter demokrasinin korunması ise (ki böyle olmalıdır), bunun için parlamentoda temsil edilen tüm partilerle diyaloga geçmek gereklidir.

HDP olmadan, Kürtler dışarıda bırakılarak Türkiye’de ne ulusal güvenlik sağlanabilir ve ne de rejim demokratikleşebilir.

Şu an için Türkiye’nin ihtiyacı olan şey,  yeni bir “Milliyetçi Cephe” değil, ülkede darbelere ve diktatörlüklere taviz vermeyen ve sorunları birlikte çözmeyi amaçlayan siyasi iradelerin bir araya gelmesidir.

Bundan sonra atılacak adımlar ise, ortak bir mutabakat çerçevesinde gerçekleşebilir. Cadı kazanları kaynatılmadan, “ulusal güvenlik” vurgusu yapılarak ancak demokrasiden de asla vazgeçmeden sorunlar çözülmeye çalışılmalıdır.

AKP Türkiye’de demokrasiyi sadece kendi bildiği yollardan ve kendi anlayışına göre tesis edebileceği sanısından vazgeçmelidir.

Türkiye’nin ulusal güvenliği ve parlamenter rejimin korunması için ve demokrasinin inşaası için yeni bir toplumsal sözleşme inşa edilmesi vaktidir.

 

Tarık Demirkan

26.07.2016

 

4 thoughts on “Şimdi soğukkanlı olma vaktidir.

  1. Sevgili Tarık, yazının en değerli cümlesini ”HDP olmadan, Kürtler dışarıda bırakılarak Türkiye’de ne ulusal güvenlik sağlanabilir ve ne de rejim demokratikleşebilir.” en geniş kitlelere kavratmamız gerekiyor. Sağlıcakla kal ! Selamlar…

    Beğen

      • Bu adam Sağıroğlu’nun himayesinde dilediği dolapları çeviiriyor. Musa, Hicran, Melih, Sezgin Demirkol Sağıroğlu’nun kontrolünde bir yok oluyor, bir tekrar piyasaya çıkıyor. Ses’tekiler bilmece gibi konuşacaklarına, bildiklerini açıklasınlar artık!

        Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s