O’nu tanıdığımda
daha Nuh Tufanı öncesindeydik,
daha Atlantis batmamış,
daha tektipleşme Kaf dağının ötelerine sirayet etmemişti.
Daha hayaller canlı,
daha ümitler tazeydi.
Daha mitoloji kahramanları
“lanet olsun” deyip yerküremizi terk etmemişlerdi.
Farklı kuşaklardandık,
ama hassas parmaklarını dünyanın nabzına yerleştirmiş,
adımlarını onun atışlarına uydurmaya çalışan insanlar
nasıl olsa birbirini bulur,
öyle değil mi?
Sürüklendiğimiz adacıkta yön bulmamıza yardım edecek sabit noktalar ararken,
Bir yandan da adacığın çorak topraklarının
nasıl yeşertilebileceğinin hayallerini kurardık.
Güneş vardı, su da.
İnsan unsuru ise harikaydı.
Peki ama helva neden olmazdı?
Öyle öyle tarifler hazırlarken
Hayat hızlandı birden.
Yüzyıla sığmayan,
birkaç yıla sığıverdi.
Her şey değişti.
Ama biz kaldık, gerçekle yüzyüze.
Çünkü şu bir gerçek ki,
“gerçeğin kendisi”
hayalleri canlı,
ümitleri taze
tutmak demek.
Ve üretmek.
Gün Benderli’nin
Sağlıklı, huzurlu ve üretken
Daha nice yılları olsun.
2 Mayıs 2016
Tarık Demirkan