Günlerdir o çocukların resimlerine bakıyorum!
Tomurcuklanan ruhlarındaki tüm iyi duygularla, hayatı yaşanabilir kılmak için savaş topraklarına giden o masum ve cesur çocuklara!
Suruç’ta nların bedenleriyle birlikte kalplerimizi, ruhlarımızı, vicdanlarımızı, paramparça eden o sinsi bombanın ardından yükselen çığlıklar yüreğimi dağlıyor.
“Hesap vereceksiniz” diye haykırıyor bir ülke gözyaşları içinde, hep birlikte, haykırıyoruz!
Allah aşkına, yeter kimseyi kandırmayalım artık!
Kim hesap verecek?
Bu zalim ülkede ne zaman kim neyin hesabını vermiş?
Kime ne kesilmiş?
En büyük fırtınayı yaşayan kuşaklardan biriydi benim 78 kuşağım!
Yüz binlerce aileye, acıların ayazını yaşatan, ana baba, çoluk çocuk torun, hala sızısı devam eden seksen darbesinin hesabı verildi mi?
Oysa sanıklar belliydi, aramızdaydı!
Darbenin “son mohikanı” da geçenlerde “sükûnet içinde” yatağında öldü!
Zalimlere bir şey olmuyor bu ülkede!
68’lilerin işkencecilerine bir şey olmadığı gibi!
12 Martın darağacında sallandırdığı özgürlük sembollerinin hesabının verilmediği gibi!
Ya da 1960 darbesinin idamları? Hukuki miydi?
Bal gibi siyasiydi hepsi!
Hesaplar kesilmiyor bu zalim ülkede, en fazla sinsi rövanşlar yaşanıyor!
Kirli iç savaşın hesabı verildi mi?
Güneydoğu’yu kan gölüne çeviren, kırk elli bin üniformalı üniformasız insanımızın canını alan savaşın hesabı?
Dağlarda şehirlerde, Diyarbakır cezaevinde, Düzce yollarında kıyılan canların, ırak köylerde öldürülen öğretmenlerin çetelesi çıktı mı?
Madımak otelinde kavrulanların bedeli kime ödettirildi? Bileniniz var mı?
Tanrı aşkına, kitap aşkına, ya da inandığınız neyse artık, onun aşkına, yalvarıyorum!
Kandırmayalım kimseyi!
Hesap mesap yok!
Bu cehennem topraklarında kimse kimseye hesap vermedi, vermiyor, vermeyecek!
“Hesap verilecek” isterik çığlıklarıyla masayı yumruklamayın!
O gaddar, o kindar, o zalim, o sırıtan insanların önüne, bakır tepsi içinde o beklenen hesap asla gelmeyecek!
Toplumsal vicdan kanamaya devam edecek!
“Hesap” masalıyla büyüyen ve mahvolan bu kaçıncı kuşak?
Ya acılarımızı ilelebet içimize gömüp susalım!
Ya da çığlıkları, intikam haykırışlarını bir yana bırakıp bir toplumun “anonim acılarına” neden hep birlikte ilaç bulamadığına kafa yoralım!
Çünkü böylesi toplumsal acılara çare bulamayan dünyadaki ender ülkelerden biriyiz!
Neden acaba? Sahi, sizce neden?