Ermenilerin ve Batı dünyasının ağzına da bir kaşık bal çalmak istedi!
Durun, hemen “helal olsun” falan demeyin, bunu ilk kez yapmıyor!
Ulusal ve küresel ölçekte “mavi boncuk” dağıtmada usta, hepsi bu!
Yoksa söylediği hiçbir şey “öyle düşündüğü” anlamına gelmiyor.
Bugün yaptığını yarın hiçbir sıkıntı duymadan reddedebiliyor.
Ya da yarın yapacakları için bugün olumsuz şeyler söylemiş olmayı da dert etmiyor.
Türkiye’deki ilkesiz “yanardöner” siyasetin çok iyi bir sentezi o!
Tek partili dönemin otokrasisini;
Demokrat Parti’nin kendisini iktidara getiren güdük demokrasiyi bile çökerten “diktatörce” uygulamalarını;
Ecevit’in “ulusalcı” ve “pragmatist” politikalarını;
Milliyetçi Hareket’in, “bayrak ve ezan” haykırışlarını;
Demirel’in “dün dündür bugün bugündür” ilkesizliğini;
Özal’ın “nalına liberal mıhına devletçi” yapısını
Ve Erbakan’ın “kadayıfın altını üstünü kızartma” temposunu;
çok iyi özümsemiş.
Ve en çok da “derin devletin “dokunulmazlığına ve gücüne olan inancı!
Bir de “ittihatçılardan” ödünç aldığı toplum mühendisliğini buna ekleyelim.
Hal böyle olunca,
Günün gereğine göre ne lazımsa, dünyada veya ülkede hangi kesimi yanına çekmek için ne gerekiyorsa onu söylüyor.
Düne kadar “zinhar” dediği Ermeni meselesine bir gecede meyletmesi başka nasıl açıklanır?
PKK’ye “asla” derken gidip görüşmek gibi mesela? Sonra da Kürtler üzerinde zulme devam etmek gibi.
Sola duyduğu kine rağmen cuntacılardan hesap sormayı gündeme getirmek ve sonra da Gezi’de 12 Eylül zulmünü aratacak polis önlemleri gibi?
Ergenekon’a düşman olup, sonra bir gecede onları serbest bırakıp, sabaha anlaşıvermek gibi!
“1 Mayıs hem tatil ve hem Taksim’de” deyip, sonra da bütün Taksim’i karantinaya almak gibi!
Ben eminim ki, eğer yarın çıkarı onu gerektiriyorsa hiçbir utanç duymadan Gezi’yi de sahiplenmeye çalışır!
Ben şahsen ağzından çıkan hiçbir söze ve hiçbir vaade inanmıyorum!
Türkiye’de demokrasi gelecekse, bunun ilk ve kaçınılmaz adımı bu hükümetin gitmesidir.
Gerisi, “peynir gemisi”.
24 Nisan 2014